BABADAĞ-ZİRVE
İlk olarak Nazilli’de çocukluğumda
duymuştum Babadağ’ın adını. Nazilliden ucu sivri bir tepe olarak görülen
Babadağ’ı hayalimde canlandırmaya çalışırdım, yüce bir dağ hayal ederdim.
Aradan uzun yıllar geçtikten sonra Denizli’ye atanınca daha yakından görür
oldum Babadağ’ın zirvesini… Diğer dağlardan farklı olarak sanki göklerin en
yükseğine çıkmak istercesine yükselmiş kilometrelerce uzaktan görülen
zirvesiyle insanının yüreğini fethediyor Babadağ…
"Gelpeşimden" ekibi olarak, Tavas
Yahşiler Köyü kırsalındaki Karacaören yaylasından başladık tırmanışımıza..
“Eğer Tepe” istikametinden Karcı Dağı ile Babadağ’ın birleştiği, kolkola
girdiği noktadan Babadağ yönüne doğru ilerlemeye devam ettik. Çiğdem tarlasında
yürüyormuşçasına çiğdemlerin bol olduğu noktalardan, yer yer karların olduğu
noktalara doğru devam ettik. Rengarenk
çiçekler selam dururcasına karşılıyor yükseklerde sizleri. Genellikle kayaların
fazla olduğu haşıl arazide yürümek biraz bizi zorlasa da zirveye bir an önce
ulaşma isteğiyle hızla yolumuza devam ettik. Artık en yüksek noktalardan
Babadağ’ın zirvesine doğru gidiyorduk.
İyice yükseldikten sonra hem
Denizli’yi, Pamukkale’yi, Büyük Menderes Ovası’nı; Hem de Tavas’ı, Tavas
Ovasını, Aydın Karacasu tarafını aynı noktadan görebiliyorsunuz.. Babadağ’ın bu
3 yöne de kardeşçe selam durduğunu, kucakladığını hissediyorsunuz… Zirveye
doğru biraz daha zorlaşan parkurdan sonra bütün yorgunluğunuz geride kalıyor..
Yazın ortasında karlarla kaplı, sis bürümüş zirveye ulaştığınızda kendinizi
dünyanın en mutlu insanı hissediyorsunuz..
Günlük yaşantınızdan, hayat çizginizden kopup kendi benliğinize dönüyorsunuz.
Adeta özgürleşiyorsunuz..
Babadağ’ın zirvesinde eski Türk
geleneklerinde gördüğümüz “Kurgan” ve “ovo/obo” lara da rastladık. Obolar üstü
üste konulmuş taş yığınları, Kurganlar ise eski Türklerde etrafı taşla çevrili
mezarlardır. Babadağın zirvesinde gördüğüm Kurgan biçimindeki mezarın kimliği
belirsiz bir çobana ait olduğu söylenmektedir. Denizli de Sn. Ümit Şıracı
tarafından farkedilmiş olan Obo lar da kadim Türk kültürünün Anadolu göçünü
bizlere açıkça göstermekte olan bir kanıt niteliğindedir. Burada ki en önemli
benzerlik taşların yığılış biçimi gibi gözükmekle beraber, dağların geçit
vermeyen yerlerinde, tepe ve düzlüklerde kullanılmasıdır. İkinci en büyük
benzerlik ise; obo konusunda yukarıda bahsettiğimiz gibi, bazı Türklerin
bunları Atalar, Kamlar mezarı saymalarıdır ki; aynı ve benzer düşünce
Anadolu’da da yer almaktadır.
Tam zirveye “Gelpeşimden”
plaketini çaktıktan sonra istemeyerek de olsa geri dönüşe başladık. Rehberimiz
Halil Hazan Bey’in önderliğinde 30 yıl önce gördüğü çeşmeyi aramaya koyulduk.
Hem kahvaltımızı yapmak, hem de biraz dinlenmek için umutla aradığımız çeşmeyi
kısa süre içinde bulduk. Bu yükseklikte, bu soğuklukta ve bu lezzette suyu
hiçbir pet şişenin içinde bulamazsınız. İçtikçe içesi geliyor insanın. Sucuk
ekmek ziyafetinden sonra, zorlu inişimize devam ettik ve başladığımız yerde
yürüyüşümüzü bitirdik.
Yüreği zirveyi arzulayan dostlarla bir daha ki zirvelerde buluşmak dileğiyle…
Ethem GÜNAY...
işte budur...
YanıtlaSilGuzel yazı olmus
YanıtlaSil